Kurt Adam ve Analite

Kurt Adam ve Analite

Nesne libidosu ve narsisistik libidonun kavşağında yer alan anal dönem öznenin ruhsallığının gelişiminde birçok açıdan kritik bir dönemeci oluşturur.

 

Öznenin kendi dürtülerine olduğu kadar nesneye hâkim olabilmesinin yolları bu dönemin nispeten kazasız atlatılmasından geçer. Bu durumda analitenin hâkimiyetten tahakküme/ zapt etmeye giden yolun taşlarının döşendiği dönem olduğunu söyleyebiliriz. Ilımlı bir hâkimiyet duygusunun oluşması öznenin nesnesinde kırılgan olmayan bir esneklik ile karşılaşmasına ve nesnesini etkileyerek onu manipüle edebileceği yönünde bir inancının, bazen yanılsamalı olsa da bir umudunun oluşmasına bağlıdır. Bir tarafta nesnenin aşırı katı sınırları nedeniyle etkilenmez oluşu, diğer tarafta ise sınırlarının aşırı esnekliği yüzünden dağılması ve giderek yok olması durumu şeklinde tanımlanabilecek iki kutup, öznenin hâkimiyet duygusunun, içinde sadizmi ve mazohizmi barındıran bir tutsaklık ilişkisinin izlerini taşımasına yol açacaktır. Her sadist kendi mazohist nesnesine; her mazohist de kendi zalim nesnesine kopmaz bağlarla zincirlenmiştir. Ödipalitenin ve genitalliğin karşılıklı tamamlama-tamamlanma ilişkisinin yerini alan ve içinde güç ilişkisini barındıran anal ilişkilenme biçiminde anal-narsisistik özne kendini nesnesinin üzerinde konumlar, onu anal olarak tutsak eder ve onun öznelliğini yok sayar. Nesne buna karşı çıkmaya ve narsisist öznenin doyum arayışına engeller koymaya çalışabilir ancak bu durum anal yıkıcılığı büsbütün körükler. Anal narsisistik özne, hâkimiyetini perçinlemek için kendisini nesnesinden ayıran mesafeyi, ister nesnesini aşağılayarak, isterse de kendisini yücelterek büsbütün arttırır. Amacı nesnesini anal dönemin kökenindeki dışkı nesnesine indirgemektir. Bu şekilde dışkılaştırılan nesne, tüm yoğurulabilirliği ile öznenin insafına kalır; efendisinin emrine amade hale gelir. Buradaki ilişki artık bir efendi köle ilişkisi olmuştur.

 

Analite elbette sadece nesne ile ilişkinin akıbetini belirlemez. Bu dönem aynı zamanda öznenin kendi iç dünyasını, mahremiyetini oluşturduğu dönemdir. Kendi içinde olup bitenler ile dışarıda olanları birbirinden ayırt etme sırasında özne kendi iç dünyasının sınırlarını korumak, içine girmesi olası tüm unsurları dışarıda tutmak zorunluluğunu hisseder. İşgal edilme kadar, içine giren nesnenin onun sahip olduğu her şeyi elinden alacağı ve içini boşaltacağı kaygıları yine bu dönemin baş edilmeyi gerektiren çatışmalarıdır. Bu çatışmaların aşılamaz yönde seyretmesi öznenin kendi içine kapanıp etrafına kalın bir zırh örmesine yol açacak ve kendisini nesnesine sefil bir şekilde muhtaç kılacak olan tüm arzu ve gereksinimlerini adeta taşlaşmış bir dışkı parçası gibi içinde çürümeye bırakacaktır. Bu cansızlaşmış parça öznenin hem dış dünyaya açılmasını hem de sevgi alışverişini önemli ölçüde engelleyecek; bazen de düşüncenin tümgüçlülüğü ile aşırı bir entelektüalizasyon kullanarak bu alandaki yoksunluklarını telafi etmeye çalışacaktır. Bu durum ödipe girişte de arzu ve özdeşleşme dinamiklerini geniş ölçüde sekteye uğratacak; kastrasyonun inkârı yönündeki çabalar özneyi farklılıkların olmadığı bir yalancı ödipalitenin içinde, ayrılmanın yine imkânsız olduğu bir durumda tutsak kılacaktır.

 

Analitenin özelliklerinden biri olan aktif-pasif karşıtlığı, ödipe girişte eril ve dişilin de kökenini oluşturur. Yalancı bir ödipin içinde hapsolmuş anal-narsisist özne kendi cinsel kimliği ve nesne seçimini oluşturmakta büyük zorluklar çekecek, doyurucu bir aşk ilişkisi yaşayabilmesi için gerekli olan ruhsal çift cinselliğinin harmanlanması mümkün olmayacaktır.

 

19. Uluslararası Psikanaliz Buluşmalarında, analiteyi tartışmak üzere Freud’un en önemli olgularından Kurt Adam’ı seçmiş olmak ilk başta şaşırtıcı görünebilir. Bilindiği gibi Freud anal patolojiyi incelemek için Kurt Adam’dan çok Sıçan Adam üzerine yoğunlaşmıştır. Ancak ünlü Sergei Pankejeff olgusu, psikanaliz tarihinde son derecede verimli kuramsal tartışmalara yol açmış olmakla kalmamış; psikanaliz camiası ile Sergei Pankejeff arasında oluşmuş olan ilişkinin bir tür efendi köle ilişkisine dönüşmesinin de renkli bir örneğini oluşturmuştur.

 

Kurt Adam olgusunun psikanalize olan katkıları kuşkusuz çok fazladır: sonradan etki (apres coup), birincil sahne, kökensel düşlemler, baştan çıkarma kuramı, negatif terapötik etki, ölüm dürtüsü ve tekrarlama zorlantısı, sınır kişilikler, eşcinselliğin dinamikleri, anal kişilik örgütlenmesinin altındaki dinamikler, özellikle de para ve analite arasındaki ilişki, somatizasyonlar ve analite, ana rahmine dönüş kökensel düşlemi ile birlikte anne ile birincil narsisistik kaynaşma kavramı ve daha nicelerini sayabiliriz. Özellikle de öznenin cinsel kimliği ve yönelimi bağlamında sevgi ilişkilerinin alacağı nitelik, analiteye gerileme aracılığıyla çok ayrıntılı bir biçimde incelenmiş; Sergei Pankejeff ’in tam da eşcinsel olamadığı için hastalanmış olduğu düşüncesi daha sonraki ruhsal çiftcinsellik kavramsallaştırmalarının önemli köşe taşlarından biri olmuştur.

 

Sergei Pankejeff’in analiz yolculuğu Freud ’la başlayıp Ruth Mack Brunswick ve daha sonra Muriel Gardiner ile aralıklarla da olsa senelerce sürmüştür. Psikanaliz camiası onun üzerinden psikanalize olan arzularını ve meraklarını tatmin ederken, kendisi de bu camianın başına musallat olmaktan ve hatta kendisine parasız baktırmaktan vazgeçmemiştir. Kimin efendi kimin köle olduğu belli olmayan bu anal ilişkiden ise günümüzde hâlâ, özellikle de psikanalitik çerçeve ve uygulama hakkında verimli tartışmalara alan açan muhteşem bir öykü çıkmıştır.

  

ZEHRA KARABURÇAK ÜNSAL

 

 


İÇİNDEKİLER

sunuş

ZEHRA KARABURÇAK ÜNSAL 

 

kurt adamın ilk seansı: analite ve birincil sahne

THIERRY BOKANOWSKI ÇEVİREN: ÖZEN ALEMDAR

 

iktidar ve analite

VEHBİ KESER

 

sırlar: mahremiyet ve analite

ZEHRA KARABURÇAK ÜNSAL 

 

gönüllü kulluk: öznenin iktidara arzu düzeyinde bağlılığı

İLKŞEN UMMAN

 

söz ve sükût

NESRİN KOÇAL